Aşkın Mantık Dışılığı
Wattpad'deki yazılarımdan birinde aşkın mantığını ele almıştım. Şimdiyse aşkın mantık dışılığını ele alacağım. Aslında başka bir konuda yazmak istiyordum ama bu istek sırasında üretken bir dönemde değildim. Şimdi, aşkın mantık dışılığını kendi yazdığım bazı yazıların parçaları üzerinden ele alalım. Gerçi benim yaşadığım duygu aşk mıydı, orası tartışmalı ama olsun.
"Kendimi 'o'nsuzlukta buldum. Yine onu düşündüm. Bedenen onu arzuladım, ona sarılmak ve onun alnından öpmek istedim. Ama bunu yapamadım. Bilgisayardan onun fotoğraflarına baktım. Bunlardan birinde onun alnını öptüm. Ama gerçek bir alın değildi, yalnızca bir fotoğraftı. Yastığa sarıldım ama yastık canlı biri değildi, yastık o değildi. İçim yanıyordu, kalbim ve göğsüm ağrıyordu. Ama böyle boş boş oturarak ona ulaşamazdım. Onun okuduğu ya da yaşadığı yere giden araçları görünce karışık duygular hissediyorum. Özlem, huzur, sevgi, umut... Demek ki hala ona giden bir yol var.
...
Onu düşündüğüm zaman beynimin diğer kısımları neredeyse tamamen bloke oluyor. Onu düşünmek dediğim; onun görüntüsünü veya ismini zihnimde canlandırmak, ona sarıldığımı hayal etmek, bunu birçok kere yapmak ve sonra göğsümün ağrımaya başlaması..."
Bir insanı neden o olmayınca bu kadar acı çekecek düzeyde severiz ki? Bence bu sorunun "kader" dışında bir cevabı yok. Kaderimizde bir insana aşık olmak vardır ve o insana aşık oluruz. Aşık olacağımız kişiyi biz seçemeyiz. "Şu insan çok iyimiş, tam bana göreymiş. Ona aşık olayım." diyebiliriz ama kalbimiz o insandan yana gitmeyebilir. Kalbimiz, bize tamamen zıt bir kişiliğe de çekebilir bizi. Örneğin ben içe dönük bir insanım ama hakkında bunları yazdığım kişi dışa dönük biri. Kalbimizin bizi bazen bize uygun kişilere; bazen de bize uygun olmayan, bize zıt kişilere çekmesi onun tutarsız davrandığı anlamına gelir. Aşkın mantık dışılığı, kalbimizin tutarsız davranmasına bir örnektir
.Başka bir yazımda şöyle demişim:
"Evet, güzeldi seni sevmek. Huzur vericiydi, gizemliydi. Bir umuttu seni sevmek. Solan bir çiçeğin yeniden açmasıydı. Karanlıktaki bir ateşböceğiydi. Ama aynı zamandı şüpheliydi, tehlikeliydi seni sevmek. Kayanın altındaki bir yılandı, kumda gizlenen bir akrepti. Seni sevmek uçuruma düşeceğini bile bile yürümekti."
Son cümleyi oldukça etkileyici buldum. Bir insan, başka bir insanı, uçuruma düşeceğini bile bile neden sever? Hakkında bunları yazdığım kişiyi severken uçuruma düşeceğimi bilmiyordum, bunu sonradan düşünmüşüm ama biz sorunun cevabını arayalım. Uçuruma düşeceğini bile bile neden yürür bir insan? Çünkü bu insan, aşıktır. Aşkın gözü ise kördür. Orada uçurum olduğunu bile fark etmeyebilir. (Bu arada, "Aşkın Gözü Kördür" adında bir film varmış, filmi şuradan izleyebilirsiniz: https://www.hdfilmcehennemi.sh/hd-1-askin-gozu-kordur-izle-4/). Aşık olan insanın; önündeki uçurumu bazen fark etmesi, bazense etmemesi aşkın tutarsızlığıdır. Aşkın tutarsız davranması, aşkın mantık dışılığıdır. Bazen de, aşık olan insan, aşık olduğu kişinin onu bir uçuruma sürüklediğini görür ve aşkından vazgeçer. Bu, aklın kalbe üstün gelmesidir.
Böyle duygusal bir konuyu mantık çerçevesinde ele aldığımın farkındayım. Podcast'imde şöyle söylemiştim: "Kitap okurken duygu içeren kelimeleri pek anlamıyorum.". Belki beynimde bu işlevden sorumlu bölge hasar almıştır. Kitap okurken duygu içeren bir kelimeye denk geldiğimde kelimenin anlamını cümleye yerleştirip cümleyi öyle okumam işe yarayabilir.
Okul açıldığı zaman, okulda işlediğimiz metinleri ele almayı planlıyorum. Bunu şimdi duyurayım.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, Başka yazılarda görüşmek üzere.
Yorumlar
Yorum Gönder