Geçmişi Değiştirebilir Miyiz?
Kim bilir geçmişte ne tür hatalar yaptık. Şimdi ise o hatalardan pişmanlık duyuyoruzdur. Şöyle gözünüzün önüne getirin bu pişmanlıklarınızı. Kaç kere yalan söylediniz? Kaç kere birilerinin kalbini gereksiz yere kırdınız? Kaç kere birilerini hayal kırıklığına uğrattınız? Kaç kere sözünüzde -kendinize verdikleriniz dahil- durmadınız? Zamanı ve parayı kaç kere israf ettiniz? Peki geçmişe dönüp bu hataları yok ederek şimdiki pişmanlığımızı ortadan kaldırabilir miyiz?
Zaman makinesi icat edilmediği için bu sorunun yanıtı “hayır”’dır. Gerçi internette “Zaman makinesi icat edildi mi?” diye aratırsanız karşınıza “En sonunda gerçekleşti! Zaman makinesi icat edildi” şeklinde bir başlık çıkacaktır. Ama oradaki yazıyı dikkatle okursanız bu zaman makinesinin, yalnızca beş ile sekiz yıl içinde yaşanacakları yüzde 98 oranda doğru tahmin ettiğini görürsünüz. Bundan beş yüz yıl sonrasına gitmek var, bir de sadece beş ile sekiz içinde yaşanacakları tahmin etmek var. Bu tahmin işini pekala öngörüleri yüksek insanlar da yapabilir. Dolayısıyla bu zaman makinesi aslında tam bir zaman makinesi bile değil.
George Orwell’in 1984 isimli kitabında distopik bir dünya kurgulanır. Ne demek distopik dünya? Var olması istenmeyen, kötü bir dünya demek. 1984 kitabında hükümet, halkın zihniyle oynar. Kitapta dünya, üç büyük devlete bölünmüştür: Okyanusya, Avrasya ve Doğuasya. Kitaptaki olaylar Okyanusya’da geçer. Okyanusya bir Avrasya ile, bir Doğuasya ile savaş halindedir. Ama diyelim ki gazete haberlerinde Okyanusya’nın Avrasya ile savaş halinde olduğu yazıyor. Okyanusya; Doğuasya ile savaşa girdiğinde bu gazete haberleri, Okyanusya’nın her zaman Doğu Asya ile savaşta olduğu ifadesiyle değiştiriliyor. Okyanusya tekrar Avrasya ile savaşa girdiğinde ise bu sefer “her zaman Doğu Asya ile savaşta olunduğu” ifadesinin yerine “her zaman Avrasya ile savaşta olunduğu” ifadesi konuyor. Yani geçmiş bir şekilde değiştiriliyor!
1984 kitabındaki Winston karakterini böyle mantıksızlıklara ikna edilmeye çalışırlar. Winston sonunda bunlara inanmaya başlar. İşte kitaptan bir alıntı:
“Her şeyi kabul ediyordu. Geçmiş değiştirilebilirdi. Geçmiş asla değişmemişti. Okyanusya, Doğuasya ile savaşıyordu. Okyanusya daima Doğuasya ile savaş halindeydi.”
Fakat fark ederseniz buradaki geçmişi değiştirmek; geçmişi gerçekten değiştirmek, geçmişte yaşanmış olayları değiştirmek değil. Bu değişimi kimse yapamaz. Hiç kimse geçmişte olup bitenleri değiştiremez. “Olanla ölene çare bulunmaz.”. Burada geçmişi değiştirmek; geçmişin kayıtlarını değiştirmek, geçmişi sözel olarak değiştirmektir, fiili olarak değil.
Diyelim ki geçmişte bir x hatası yaptınız. Size “Sen x hatasını mı yaptın?” diye sordukları zaman yalan söyleyebilir, “Hayır, ben y’yi yapmıştım.” diyebilirsiniz. Ama böyle yaparak x hatasını yapmış olmaklığınızı değiştiremezsiniz. x hatası hala oradadır, geçmişte bıraktığınız bir leke olarak sizinledir.
Benim bu konudaki tavsiyem şu olacak: Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişin bizdeki etkisini değiştirebiliriz. Yaptığımız hatalar nedeniyle pişman olup bu hatalardan ders çıkarmak önemlidir. Hatalarımızdan geriye kalan sadece pişmanlık olmamalı. Aklımızın bu hatalara karşı bir öneri, bir ders sunması gerekir. Benim rasyonalist bakış açıma göre dersi aslında hatalardan çıkarmayız, aklımızdan çıkarırız. Hatayı yaparız, hata yaptığımızı anlayıp pişman oluruz ve aklımız da bu hatayı bir daha yapmamamız için bize bir ders çıkarır. Dersin çıkmasının sebebi hatamızdır ama ders; hatanın kendisinde yoktur, hatanın kendisinden çıkmamıştır, akıldan çıkmıştır.
Yazının başında hatalarımızdan dolayı pişmanlık duyduğumuzu söylemişim.. Bu pişmanlık hep aynı düzeyde kalmamalı, azalmalı ama az da olsa onun izi kalmalı ki aynı hatayı bir daha yapmayalım. Aynı hatayı bir daha yapmayalım yapmamasına ama geçmişimizi de öyle kabul edelim. Kendi hatalarımızı, kendimizi affedelim. Ahmet Şerif İzgören, Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır isimli kitabındaki bir hikayede der ki:
“Bazen başkaları tarafından affedilmek yetmez, siz kendiniz de kendinizi affetmelisiniz.”
Örneğin bir suç işlediniz ve pişman oldunuz, hapse girdiniz. Hapisten çıktıktan sonraki pişmanlığınız, hapse girmeden önceki pişmanlığınızla aynı derecedeyse ya da ondan daha fazlaysa siz kendinizi affetmemişsinizdir demektir. Devlet sizi affetmiştir, sizi hapisten çıkarmıştır ama siz kendinizi affetmeyip kendi kendinizi yemektesiniz. Yapmayın, yazık günah. Affedin kendinizi. Geçmişi bırakın, geleceğe bakın ama onunla da kafayı bozmayın. Şimdiye odaklanın.
Kendinizi affetmenizi söyledim. Yazıyı bununla ilgili bir şarkı önerisiyle bitireyim: https://open.spotify.com/intl-tr/track/5rYkBePHNBTB9CmHP8Bsek?si=12292fab6d0b4cd0
Şarkının nakarat kısmının çevirisi şöyle (ben çevirdim):
Öyleyse barışın gelip temizlemesine izin ver
Yaptıklarımı, kendimle yüzleşeceğim
Eskiden ne olduğumu zihnimden silmek için
Kendimi sileceğim
Ve yaptıklarımı boşvereceğim
1984 kitabı hakkında daha fazla detay öğrenmek istiyorsanız şuraya bakabilirsiniz: AYDINLANMA, TÜRKİYE 1984'TEKİ OKYANUSYA'YA MI DÖNÜŞÜYOR? (kongar.org)
Başka yazılarda görüşmek üzere.
Yorumlar
Yorum Gönder