Sevgi ve Saygı, Hangisi Önce Gelir?

Buradaki ilk yazımda bir filmden bir kesit üzerine konuşalım. Filmimiz Lady Bird. Bu filmde Lady Bird çimenlerin üzerinde sevgilisi Kyle ile yatarken Kyle, Lady Bird'e şöyle söyler:

"Seni seviyorum. Sana bu yüzden saygı duyuyorum."

Bu durumda saygı, sevginin bir sonucu olmuş. Peki bunun tersini de düşünebilir miyiz? Yani saygının sevgiye yol açtığı durumlar da var mıdır?

Bundan yıllar önce Diyanet TV'de bir münazara yapmışlar. Münazarada bir grup, "Sevgi, saygıyı doğurur." önermesini savunurken diğer grup "Saygı, sevgiyi doğurur." önermesini savunmuş.

İnternette bu yazıya koyduğum başlığı aratırsanız KızlarSoruyor sitesinde bu soruya verilen cevabın genellikle "saygı" olduğunu görürsünüz. Ama saygının mı, yoksa sevginin mi önce geldiğini belirlemek için öncelikle saygının ve sevginin tanımlanması gerekmektedir.

TDK saygıyı şöyle tanımlamış: Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu; hürmet, ihtiram.

Bu tanımı dört açıdan eleştirebilirim:

1. Bir insan değerli, üstün, yaşlı, yararlı ve kutsal olmasa dahi ben o insana saygı göstermek zorundayım çünkü o bir insan. Bakın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ne deniyor: “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.”

Bu demektir ki bir insan kim olursa olsun yine insandır ve insan sayılmalıdır. Tabii insan görünümlü bazı varlıklar var, varlık denen o özel kümenin içine girmeyi bile hak etmiyor olabilirler ama ben bu grubu incelemenin dışında tutacağım.

2. Saygı; kendinde ne olduğuyla değil de, birtakım eylemlere neden oluşu itibariyle tanımlanmış. Bu birtakım eylemler ise “dikkatli olmak”, “özenli olmak” ve “ölçülü olmak” olarak belirlenmiş. Bize saygıdan dolayı ortaya çıkan eylemler değil, saygının kendisinin kendinde ne olduğu lazım.

3.Saygı, bir çeşit sevgi duygusu olarak tanımlanmış. Oysa sevgi ve saygı birbirinden farklı duygulardır.

4. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak saygının neden olduğu eylemlerin kapsamına girer. Ama tanıma göre bu eylemlere yol açan duygu saygı değil, sevgidir. Bu durumda sevgi, saygıdan önce gelmektedir. Sevgi, saygıya neden olmuştur; saygı da bu eylemlere neden olmuştur.Bizim aradığımız da hangisinin diğerine neden olduğu evet ama böyle hatalı bir tanım üzerinden bir yargıya varmak hatalı olacaktır. O halde saygıyı yeniden tanımlamak gerekecektir.

Bence saygı, bir varlığı o varlık olarak saymaktır. Bir varlığı o varlık olarak kabul etmektir. “Tamam, bu da böyleymiş. Bunun bu şekilde olduğunu kabul ediyorum. Onu değiştirmeye çalışmıyorum. Onu olduğu haliyle bir varlık olarak görüyorum. Onu varlıktan sayıyorum.” diyebilmektir mesela. Örneğin bir adam düşünelim ki eriği çok seviyor olsun. Ben bu adamın eriği sevmesini eriği sevmek olarak kabul etmek zorundayım. Bunu bir davranış olarak kabul etmek zorundayım. “Eriği sevmek bir davranış ve ben bunu davranıştan sayıyorum.” diyebilmeliyiz. Daha uç bir örnek verelim. Bir adam düşünelim ki uyuşturucu bağımlısı olsun. Ben buna da saygı duymak zorundayım. Uyuşturucu içme eylemini bir davranış olarak saymam lazım. “Uyuşturucu içmek bir davranış. Ben uyuşturucu içmeyi davranıştan sayıyorum.” diyebiilmeliyiz.

Saygıyı tanımladıktan sonra sevgiyi inceleyelim. TDK sevgiyi şöyle tanımlıyor: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu. Bu tanımda saygı tanımında yapılan bir hata yapılmış. Sevginin kendisi değil, neden olduğu eylemler söylenmiş. Sevginin kendinde ne olduğu söylenmemiş. Ama işte burada filmden bir alıntı daha yapmak istiyorum. Lady Bird okul yöneticisine kendi çalışmasını sunar. Çalışma, yaşadıkları eyalet olan Sacramento hakkındadır. Yöneticiyle Lady Bird arasında şöyle bir konuşma geçer:

Yönetici: Burayı çok seviyor olmalısın.

Lady Bird: Sevmiyorum. Yalnızca dikkat ediyorum.

Yönetici: İkisi de aynı şey değil mi?

Evet, sevdiğimiz şeye dikkat ederiz. Öğretmenimiz sevdiğimiz bir konuyu anlattığında buna dikkat kesiliriz. Benim, film izlerken filmdeki felsefi öğelere dikkat etmem de sevdiğimiz şeylere dikkat etmemizin bir örneği. Ama fark ederseniz dikkat etmek, sevginin bir yansıması; sevginin kendisi değil. O halde sevgiyi nasıl tanımlamalıyız?

Saygı, saymaktan türemiştir ve biz saygıyı, bir varlığı o varlık olarak saymak şeklinde tanımlamıştık. Sevgi ise sevmekten türemiştir ve saygı kelimesinde olduğu gibi -gi/-gı ekini almıştır. O zaman sevgi, şöyle tanımlanmalıdır: Bir varlığı o varlık olarak sevmek. Bir insanı, bir nesneyi sevdiğimiz zaman; o insanın, o nesnenin yanında bir sıcaklık, bir bağlılık hissederiz. İşte bu hissettiğimiz şey sevgidir. Sevgi, seven öznenin sevilen nesnenin yanındayken duyduğu sıcaklık ve bağlılıktır.

Bu durumda “Sevgi ve saygıdan hangisi önce gelir?” sorusu, şu soruya dönüşmektedir: Bir varlığı o varlık olarak saymak ve bir varlığı o varlık olarak sevmek, hangisi önce gelir? Veya şöyle: Bir varlığı varlıktan saymak ve bir varlığa sıcaklık ve bağlılık duymak, hangisi önce gelir?

Şimdi başlıktaki sorunun cevabına ulaşmak daha kolay görünüyor. Bir sonuca ulaşabilmek için üç tane gerekçe sunacağım.

1. İbn Sina, Platon ve Aristoteles’i eleştirir. Platon, varlığı madde olmaması bakımından ele almıştır. Aristoteles, varlığı madde olması bakımından ele almıştır. İbn Sina ise bütün varlık için bir sonuca ulaşmak istiyorsak varlığı varlık olması bakımından ele almamız gerektiği kanaatindedir. Bu düşünce, benim saygı tanımıma benziyor. Varlığı madde olması bakımından ya da olmaması bakımından değil, varlık olması bakımından ele almak ve varlığı sadece maddeden ya da madde-olmayandan değil, varlıktan saymak.

2. Benim şöyle bir iddiam var: Bir şeyi deneyimlemeden o şeyi sevip sevmeyeceğimizi bilemeyiz. Bunu, saygıdan ve sevgiden hangisinin önce geldiği mevzusuna uyarlarsak şöyle dememiz gerekir: Bir varlığı o varlık olarak saymadan o varlığı sevip sevmeyeceğimizi bilemeyiz. Bir varlığı sevip sevmediğimizi anlamamız için öncelikle o varlığı deneyimlememiz gerekir, o varlığı varlıktan saymamız gerekir.

3. Herkes, bilinçaltında bir yerlerde varlığı “var” olarak kabul eder. İbn Sina felsefeyi buradan başlatır. “Hiç şüphesiz ki varlık vardır.” Varlığın var olması, tanım gereğidir. Şöyle ki:

Önerme 1: Varlık var olandır.

Önerme 2: Var olan vardır.

Sonuç: Varlık vardır.

Buradan açıktır ki varlığın var olması, onu sevmemizden önce gelir. Varlık; öncelikle bilinçaltında “var” olarak kabul edilir, daha sonra ise sevilir. Bir varlığı var olarak kabul etmemiz, onu varlıktan saymamız; o varlığı sevmemizden önce gelir. Sonuç olarak saygı, sevgiden önce gelir.

Peki Kyle’ın Lady Bird’e söylediği “Seni seviyorum. Sana bu yüzden saygı duyuyorum.” sözünü nasıl yorumlayacağız? Kyle; Lady Bird’ü öncelikle bilinçaltında bir birey olarak, bir varlık olarak kabul etmiştir. Daha sonra onu sevmiştir. Bu sevgi nedeniyle de ona olan saygısı artmıştır. Bu yüzden sevginin saygıya neden olduğu da yanlış değildir ama bize tüm resmi sunmaz.

Bu yazıda TDK’nin saygı ve sevgi için yaptığı tanımları eleştirdik. Saygı ve sevgi için kendi tanımlarımızı ortaya attık. Saygı ve sevgiden hangisinin önce geldiğini tartıştık ve genel olarak saygının sevgiden önce geldiği sonucuna ulaştık. Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.

Yorumlar