Kayıtlar

Özgür İrade Başa Bela... Oluyor Bazen

Bu sefer, önceden yazdığım bir yazıyı paylaşıyorum. Konu ise özgür irade. Spinoza Ethica'da özgür iradenin bir var olmadığını, hatta sanırım yanılsama olduğunu ileri sürüyor. Halbuki ben bu yazıda özgür iradenin varlığını ispatlamıştım, hem de Spinoza'nın tekniğiyle! Daha fazla araya girmeden yazımı kopyalayıp buraya yapıştırıyorum: (Bu yazı, Spinozavari bir diyalektikle yazılmak istenmiştir.) Tanım: Özgür irade kavramından; başka herhangi bir baskı altında olmadan, kendi isteğine göre, iki ya da daha fazla seçenek arasından en az birini seçebilme gücünü anlıyorum. Açıklama 1: "Başka herhangi bir baskı altında olmadan" ifadesini "başka herhangi bir baskı veya zorlama altında olmadan" şeklinde kullanmadım. Çünkü baskı ve zorlama aşağı yukarı aynı anlama gelmektedir. Hatta ben aralarında hiçbir fark göremedim. Açıklama 2: "Kendi isteğine göre" ifadesini tercih ettim. Çünkü işin içine ihtiyaç ve yönelimi katmam uygun olmazdı. İhtiyacı gidermemeyi seçi...

Meditasyonlar Üzerine Meditasyonlar - (3/3)

 Bu seriyi bu yazıyla finalliyoruz. Hadi başlayalım. Descartes’tan çevirerek alıntılıyorum: “Eğer bir tanrı var olmasaydı var olur muydum? Her şeyden bağımsız olsaydım ve kendi varlığımın üzerinde bir otorite sahibi olsaydım hiçbir şeyden şüphe duymazdım, hiçbir arzuyu deneyimlemezdim, bütün mükemmeliyetsizliklerden münezzeh olurdum. Tanrı’nın kendisi olurdum.” Bu alıntıyı bir arkadaşıma gösterdiğimde şöyle söylemişti: “Tanrı kavramının altını bir şekilde doldurmak zorundayız. Tanrı’yı kabul etmeyenler bile bu kavramın altını başka şeylerle dolduruyor, başka şeyleri tanrılaştırıyor.”. Tanrı’ya inanıyor olabilirsiniz, inanmıyor da olabilirsiniz ama “tanrı” kavramının altını bir şekilde doldurmak zorundasınız. Tanrı kavramı zihnimizde bir şekilde -isterseniz Descartes gibi bu kavramın Tanrı tarafından zihnimize konduğunu savunun, isterseniz bu kavramı bizim uydurduğumuzu savunun- var ve zihnimiz bu kavramın altını biz istesek de istemesek de bazı elemanlarla dolduruyor, doldurmak ...

Meditasyonlar Üzerine Meditasyonlar - (2/3)

Serinin ikinci yazısına hoş geldiniz. Hemen ikinci meditasyondan bir cümle alıntılıyorum: "Düşünce, bana ait olan bir niteliktir; sadece o, benim doğamdan ayrılamaz." (Benim tarafımdan çevrildi.) Düşünme eylemi insanın en temel eylemidir. İnsan cennete giderek, yiyeceğe ve içeceğe ihtiyaç duymayacak hale gelebilir. İnsanın giysilerini onun üzerinden alıp onu çırılçıplak bırakırsanız bu çırılçıplak insanın zihninde "Üşüyorum." cümlesi yankılanır. Birini evsiz bırakırsanız bu birinin zihninden çaresizlik düşünceleri geçer. Bir suçluyu kelepçeleyin, bir mahkumu zindana atın; ikisinin zihninde de çeşitli düşünceler dolaşır. "Düşünce bitmez, felsefe bitmez. Zihninin düşünmekten tükendiği yerde uyku bastırır birden." Burayı Özkan Mert'in "Düşlerini Masmavi, Yüreğini Ateşli Tut" isimli şiirinden uyarladım. Dizeler şöyle: "Hiçbir şey bitmez, insan bitmez Gözlerinin bakmaktan tükendiği yerde Güller fışkırır birden" İsterseniz insanın ruhu...

Meditasyonlar Üzerine Meditasyonlar - (1/3)

Bu seride Descartes’ın Meditasyonlar’ı üzerine düşünümler gerçekleştireceğiz. Örneğin Descartes’ın bir cümlesini alıp bunun üzerinde düşüneceğiz. Hadi başlayalım. Descartes diyor ki birinci meditasyonda, ben çevireyim, “İnançlarım için sağlam bir temel bulabilmek için, bundan önceki bütün inançlarımdan vazgeçmeliyim, onları askıya almalıyım çünkü onlardan bazıları yanlış olabilir. Ama burada olduğum, ateşin yanında oturduğum, bir gecelik giydiğim, elimde bir kalem tuttuğum gerçeğinden şüphe edemem. Bunların hepsi bir rüya dahi olsa onların gerçekleşmekte olduğu gerçeğinden şüphe edemem.” İnançlarımıza sağlam bir temel bulmak için bütün inançlarımızı askıya almamız gerekmez bence. İnançlarımız orada durur, biz onlara bir temel buluruz, bu temelden yola çıkarak inançlarımızın doğruluğunu teyit ederiz, yanlış inançlarımızı ise bırakırız. Peki inançlarımız için sağlam bir temeli nerede aramalıyız? Descartes bunun cevabını sonraki cümlede veriyor aslında: “Burada olduğum, ateşin yanında o...

Bir Kuşun Yaşamından, Hayatın Basitliğini Görmek

Abimgil çöpte bir kuş bulmuş. Kuşu almış ve ona bakmaya başlamış. Eğer onu çöpten almasalarmış kedi yiyecekmiş. Ama kuşa bakamamışlar ve onu bize getirdiler. Onun adı Limon. Limon’un yaşamını incelersek dört unsur gözümüze çarpar: Temizlenmek Yemek yemek ve su içmek Ötmek Boşaltım ihtiyacını gidermek Bizim hayatımız da temelde bu kadar basit değil mi aslında? Yemek yiyoruz ve su içiyoruz. Boşaltım ihtiyacımız geldiğinde tuvalete gidiyoruz. Kirlenince, terleyince banyo yapıyoruz. Limon’un yaşamında “ötmek” dediğimiz unsur, bizim yaşamımızda “mutlu olma”ya karşılık geliyor olsa gerek. Evet; yemek yemek, su içmek, boşaltım ve temizlenmek bizim temel ihtiyaçlarımız. Bunların halledilmesi mutlu olmamıza yetmeli. Lüks ve modern eşyalarımızın olması, pahalı bir arabaya sahip olmamız gerekmiyor mutlu olmak için. Bu hayata devam edebilmek için mutlu olmamız gerekiyor. Mutlu olmamız içinse temel ihtiyaçlarımızın karşılanması gerekiyor. Bu yazıyı okuyorsanız internetiniz var demektir. İn...

Sessiz Gemi

Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemi isimli şiirini inceleyelim. “Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” Zamandan demir almak ölümü simgeliyor. Öldüğümüzde bu dünyanın hengamesinden, koşturmacasından ayrılırız. Hatırlarsanız bir yazımda zamanın varlıkla aynı şey olduğu sonucuna varmıştım. Ölüm ile; bu dünya varlığından, bu zamandan ayrılır ve meçhul bir yere gideriz. Benim inancıma göre ya cennete ya cehenneme gideriz ama cennetin ve cehennemin nasıl bir yer olduğunu biz bilmiyoruz. Cenneti ve cehennemi tahayyül etmeye, tasvir etmeye çalıştığımızda bu hayallerin ve tasvirlerin hiçbiri cennet ve cehennem olmuyor. Cennet ve cehennem, insanın zihnini ve hayal gücünü aşıyor. “Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol” Mendil ve kol, birine veda edilirken sallanır. Ama ölüm aniden gelir, bu nedenle ölen birine veda edilemez. Ve ölen insan sessizleşir. Yaşarken başkalarıyla konuşan, sosyal bir varl...

Geçmişi Değiştirebilir Miyiz?

Kim bilir geçmişte ne tür hatalar yaptık. Şimdi ise o hatalardan pişmanlık duyuyoruzdur. Şöyle gözünüzün önüne getirin bu pişmanlıklarınızı. Kaç kere yalan söylediniz? Kaç kere birilerinin kalbini gereksiz yere kırdınız? Kaç kere birilerini hayal kırıklığına uğrattınız? Kaç kere sözünüzde -kendinize verdikleriniz dahil- durmadınız? Zamanı ve parayı kaç kere israf ettiniz? Peki geçmişe dönüp bu hataları yok ederek şimdiki pişmanlığımızı ortadan kaldırabilir miyiz? Zaman makinesi icat edilmediği için bu sorunun yanıtı “hayır”’dır. Gerçi internette “Zaman makinesi icat edildi mi?” diye aratırsanız karşınıza “En sonunda gerçekleşti! Zaman makinesi icat edildi” şeklinde bir başlık çıkacaktır. Ama oradaki yazıyı dikkatle okursanız bu zaman makinesinin, yalnızca beş ile sekiz yıl içinde yaşanacakları yüzde 98 oranda doğru tahmin ettiğini görürsünüz. Bundan beş yüz yıl sonrasına gitmek var, bir de sadece beş ile sekiz içinde yaşanacakları tahmin etmek var. Bu tahmin işini pekala öngörüleri yü...